Uzmanından ‘Zayıflama çayı’ uyarısı: “Yoğun bakımlarda yatırılan, hayatını kaybeden hastalar fazla”

Uzmanından ‘Zayıflama çayı’ uyarısı: “Yoğun bakımlarda yatırılan, hayatını kaybeden hastalar fazla”

“Sağlığının bozulacağını bile bile o eserleri kullanabiliyorlar”

“Bir çay içip bir besin alıp zayıflayacağını kimse düşünmesin”

İSTANBUL – Son yıllarda obezite oranları korkuturken uzmanlar, zayıflama çayı, hapları üzere eserlere karşı uyarıyor. Diyetisyen Yaşar Emre Ulushan, “Bu çayları kullanıp da servislerde, ağır bakımlarda yatırılan çok çok hastalar var, hayatını kaybeden hastalarımız da fazla. Bir de hastamızı vazgeçiremiyoruz, kimi bireyler sıhhatinin bozulacağını bile bile o eserleri kullanabiliyor. Bir çay içip bir besin alıp zayıflayacağını kimse düşünmesin, katiyen önermiyoruz” dedi.

Tüm dünyada işlenmiş besin tüketiminin giderek arttığı belirtilirken obezite de sayılar da dikkat çekiyor. Fazla kilolarından kurtulmak için kimi vatandaşlar uzman hekimler eşliğinde uğraş gösterirken bazılarının ise toplumsal medya ya da etraf önerisi üzere etkenlerle kilo vermeye çalıştığı tabir ediliyor. Uzmanlar ise ehil olmayan bireylerin tekliflerinin dikkate alınmaması gerektiğini, içeriğine ait açıklayıcı bilgi olmayan, uzmanların önermediği zayıflama çayı, hapı üzere eserlere prestij edilmemesi gerektiğini anlattı. Başakşehir Çam ve Sakura Kent Hastanesi’nden Diyetisyen Yaşar Emre Ulushan zayıflamak için sağlıklı formüllerin tercih edilmesi gerektiğini belirterek vatandaşlara ihtarlarda bulundu.

“Bu biçimde beslenmeye devam edersek obezite oranımız artacak”

Sağlıksız tüketim eserlerinin obezite oranlarında yüksekliğe neden olduğunu söyleyen Başakşehir Çam ve Sakura Kent Hastanesi’nden Diyetisyen Yaşar Emre Ulushan, ” 1975-80’li yıllardan sonra marketlerde bu işlenmiş besinler yer almaya başladılar. Bizim de hayatımıza makûs bir katkısı oldu, 1980’li yıllarda obezite Türkiye’de yüzde 10-15’ti, şu anda maalesef işlenmiş besinlerin diyetimizde, beslenmemizde mutfağımıza girmesiyle birlikte yüzde 33-34’lere varmış durumda ve Avrupa’da birinci sırada. Anneler çocukları susturmak yahut ödüllendirmek hedefli olsun bu işlenmiş besin dediğimiz fast food eserlerini; çikolatalar, cipsleri çok fazla çocuklarına vermeye başladılar. Bunlar çok yanlış metotlar, tabi ki çocuktur canı ister, verilir lakin bunun sıklığının artmasıyla birlikte biz çocukluk çağında işlenmiş besinlerle obezite, obeziteyle birlikte Tip-2 diyabeti çok fazla görmeye başladık. Her gün çocuğa cipstir, koladır, çikolatadır verilmemesi lazım. Hem ebeveynlerin hem çocuklarımızın da daha az bu besinleri tüketmesi gerektiğini düşünüyorum, biz tencere yemekleriyle büyümüş bir toplumuz açıkçası bu yemeklerin daha çok artırılması lazım, işlenmiş besinler çok kolayımıza geliyor. Halk ortasında çin tuzu olarak bilinen monosodyum glutamat olsun, kafein, nitrit, nitrat üzere eserler bunlar bizi o besinleri tüketmeye yönelttiği için onların sıklığını azaltıp bir halde bağımlılığından kurtulmamız lazım. Gelecek 10-15 yıl da bu biçimde beslenmeye devam edersek bizim yüzde 33-35 oranlar yüzde 40-45’lere çok rahat çıkacak üzere görünüyor. Yaş ilerledikçe de bilhassa şeker, tansiyon, yüksek kolestrol üzere şikayetlerle maalesef karşılaşıyoruz” dedi.

“Hayatını kaybeden hastalarımız da fazla”

Kişilerin zayıflamak için sağlıklı prosedürleri tercih etmesi gerektiğini anlatan Diyetisyen Ulushan toplumsal medyadan tekliflerle ilgili açıklamalarda bulunarak kelamlarına şöyle devam etti: “Çok medyatik bir mevzu her gün televizyonlarda, toplumsal medyada olsun daima karşımıza çıkıyor. Poliklinikte başvuran hastalarda zayıflama çayları olsun, haplar bunlar bir doktor, diyetisyen denetimi olmadıktan sonra mutlaka önermiyoruz. Hayati riske kadar gidebilen eserler bilhassa bu zayıflama çayları olarak belirtilen çaylar karaciğer enzimlerini bozmakta, karaciğer enzimleri, böbrek işlevleri bozulan bu çayları kullanıp da hastanemizde, servislerde, ağır bakımlarda yatırılan çok çok hastalar var, hayatını kaybeden hastalarımız da fazla. Zayıflamak için bizler, tabiplerimiz hastanelerde başvursunlar, biz onlara en hakikat, uygun programları yaparak zayıflamalarını sağlıyoruz. Bir hastamız vardı, Almanya’da yakını var, bir tane şurup, ilaç stili bir şey getirmiş. İçiyor, tamam, çok hoş zayıflıyor ancak daima bir ishal durumu var, sonra da ishali kesemedi. Ondan ötürü hastaneye yatışı yapıldı. Bir de vazgeçiremiyoruz, hastamız kilo verdiğinden ötürü keyifli lakin sıhhatinden olduğunun farkında değil, bu türlü hastalarımız oluyor. Kilo bireylerin psikolojisini çok çok etkileyen bir durum. Birtakım şahıslar sıhhatinin bozulacağını bile bile o eserleri kullanabiliyor. Tabi ki kilo düşünceli bir durum, yüksek kilo birden fazla beşerde öbür bir hastalığa neden oluyor ama kilo vereceğim diye de değişik metotların kullanılmasına gerek yok. Katiyen önermiyorum çabucak tesir eden bir besin, besin yoktur. Bir çay içip bir besin alıp zayıflayacağını kimse düşünmesin. Kâfi ve istikrarlı beslendikten sonra aslında kilo veriliyor. Kimileri hayati risk ve mevte kadar giden durumlar doğuruyor, katiyen önermiyoruz. İşlenmiş besinler hayatımızın artık vazgeçilmezi haline geldi. Obezitenin denetim altına alınabilmesi için bunların en az biçimde tüketilmesi sağlanmalı”