İTO’dan ‘Tıbbın Şarlatanlarının 10 Ortak Özelliği’ Açıklaması: ‘Zihin Dünyaları Komplo Teorileriyle Doludur’

İstanbul Tabip Odası (İTO), ‘tıbbın şarlatanları’nın 10 ortak özelliğini açıkladı.

Toplumsal medyadan paylaşılan açıklamada, kelam konusu bireyler için, “Yaşam düsturları ‘Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak!’, taktikleri ‘Reklamın yeterlisi, berbatı olmaz!’dır. Bilimsel başarılarıyla değil, medyatik telaffuzlarıyla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar” denildi.

Açıklamada, “Her ne kadar bütün bu faaliyetlerini kendileri için hiçbir karşılık beklemeden, toplum için/toplum faydasına, ‘uhrevi’ maksatlarla yaptıklarını argüman etseler de gayretlerinin meyvelerini daha çok tanınırlık/bilinirlik/kabul görme/hasta sayısı/kitap satışlarında artış üzere ‘dünyevi’ nimetler olarak toplamaktan kaçınmazlar” sözlerini kullandı.

1- Her ne kadar çağdaş tıbbı yerden yere vursalar da, bunu yaparken çağdaş tıp eğitimi sonucu kazandıkları ‘doktor’ unvanlarını ve akademik mesleklerini kullanmaya itina gösterirler; özel muayenehanelerinde, kliniklerinde hasta bakmaya, ilaç yazmaya devam ederler.

2- Çabucak her açıklamalarında bilimsel/tıbbi gerçekler/doğrularla bilim dışı yalanları/yanlışları birlikte harmanlayarak sunar; böylelikle yalanları/yanlışlarını gerçeklerin/doğruların ortasında gizlemeye çalışırlar.

3- İleri sürdükleri ‘ezber bozan’, ‘tabu yıkan’, ‘şoke eden’ savların hiçbir bilimsel ispatı yoktur. Kendilerine soracak olursanız tezlerini ispatlamaları için bilimsel desteğe gereksinim yoktur, kendilerinin söylemiş olmaları kafidir.

4- Ortaya attıkları argümanların çürütülmesinde kendileri açısından hiçbir sorun duymazlar; çabucak yeni bahisler, yeni argümanlar bulurlar. Çabucak hepsinin kendince ‘her kaygıya deva’ bir meyvesi, zerzevatı, insan ömrünü en az 30 yıl uzatacak bir diyet/tedavi kürü vardır.

5- Ömür düsturları ‘Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak!’, taktikleri ‘Reklamın yeterlisi, berbatı olmaz!’dır. Bilimsel başarılarıyla değil, medyatik telaffuzlarıyla kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar.

6- Kendilerine uzatılan her mikrofona, yöneltilen her soruya, uzmanlık alanları olup olmadığına bakmaksızın kesinlikle verilecek bir karşılıkları vardır. Kimileri daha da ileri gidip fırsatını yakalamışken derin sosyolojik analizlerde bulunurlar.

7- Bugün esasen birçok tabibin ve tabip odalarının ‘aşırı teşhis’ten çok teknoloji ve ilaç kullanımına, tanı/tedavi süreçlerine tıbbi teknoloji/ilaç monopollerinin müdahalesinden kapitalist tıbba kadar bir dizi uygulamayı son derece radikal tenkitler yönelttiğini bilmezden/görmezden gelirler; kendilerini biricik kahhraman ilan ederler.

8- Zihin dünyaları ‘komplo teorileri’yle doludur; kanserin devası bulunmuştur ancak ilaç firmaları gizliyordur; şekerin ziyanı kendileri ifşa edene kadar toplumdan saklanmıştır, aşıların içinde alüminyum vardır ve otizme yol açıyordur, vb., ve de bütün bu komploların farkına varacak biricik akıl yalnızca kendilerinde mevcuttur.

9- Açıklamalarında soyut bir ‘tıbbi endüstri’, ‘sistem’ eleştirisi varsa da her vakit mevcut sıhhat siyasetlerini ve o siyasetlerin sahibi siyasi iktidarı eleştirmezler, iktidar partisi AKP’nin ismini dahi ağızlarına almazlar; sonunda da faturayı tabiplere keserler.

10- Her ne kadar bütün bu faaliyetlerini kendileri için hiçbir karşılık beklemeden, toplum için/toplum faydasına, ‘uhrevi’ emellerle yaptıklarını sav etseler de uğraşlarının meyvelerini daha çok tanınırlık/bilinirlik/kabul görme/hasta sayısı/kitap satışlarında artış üzere ‘dünyevi’ nimetler olarak toplamaktan kaçınmazlar.