İletişim Başkanı Altun: 7 Ekim’den bu yana İsrail’in 100’ün üzerinde kasıtlı yalan haberini ifşa ettik

Cumhurbaşkanlığı Bağlantı Lideri Fahrettin Altun, Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ve TÜBİTAK işbirliğiyle düzenlenen 3. Milletlerarası Bağlantı Bilimleri Sempozyumu’na (ICOMS) katıldı. Burada bir konuşma yapan Altun, 7 Ekim’den bu yana İsrail‘in 100’ün üzerinde palavra haberini ortaya çıkardıklarını söyledi. Altun, “Eğer geç kalırsanız dezenformasyon ne yazık ki gerçeğin yerine geçmekte ve palavra hakikati boğmaktadır.” dedi.

“TÜRKİYE, İSTİKRARLAŞTIRICI GÜÇ OLMA EFORU İÇİNDE”

Altun, bugün bölge halklarının ve tüm insanlığın en kıymetli sorunu olan global adaletsizliğin kaynağında Batılı sömürge tertibinin bulunduğunu ve bu tertibi ayakta tutan temel dinamiğin ise “Batıcı bağımlılık sistemi” olduğunu lisana getirdi.

“Türkiye’nin global alandaki çabası, bu adaletsizliğe son verme çabasıdır. Belirsizliklerle, krizlerle kayıtlı bu güç vakitte Türkiye, bir istikrar adası olmanın ötesinde istikrarlaştırıcı güç olma eforu içindedir.” diyen Altun, bu coğrafyanın 2010’lardan itibaren yeni kaosla karşı karşıya kaldığına, “Arap Baharı” olarak isimlendirilen dalgayla bölgenin istikrarsızlaştırıldığına, terörizmin, fanatizmin, radikalizmin, bölünmüş toplumların, başarısız devletlerin, yeni darbe usullerinin, büyük göç hareketlerinin ve katliamların merkezi haline geldiğine dikkati çekti.

Türkiye’nin de bu süreçte çok ağır sınamalarla ve meydan okumalarla karşı karşıya kaldığına işaret eden Altun, son 10 yılda karşı karşıya kalınan dış müdahalelerin, temelde bölgesel güç haline gelmeyi başaran Türkiye’nin global aktör olmasını engellemekle ilgili kötücül teşebbüsler olduğunu söyledi.

Altun, “Sokak kalkışmaları, darbe görünümlü işgal teşebbüsü, terör akınları ve gibisi dış dayanaklı müdahaleler, direkt Türkiye’nin global kriz çağında kapasite geliştirmesinin ve sav sahibi aktör olarak global alanda varlık göstermesinin önüne geçmek amacıyla hayata geçirildi. Ne var ki güçlü siyasal liderlik ve istikrar sayesinde bu dış müdahaleler devre dışı bırakıldı, karşı karşıya kaldığımız sistematik tehditler bertaraf edildi.” diye konuştu.

“DEZENFORMASYONA EN FAZLA MARUZ KALAN ÜLKELERİN BAŞINDA TÜRKİYE GELİYOR”

İletişimin, devletler ortasında en kıymetli rekabet alanına dönüştüğüne işaret eden Altun, bu bağlamda yatırım yapılan stratejik alanlardan biri olduğunu ve Türkiye’nin bu rekabette öne çıkmak için alt ve üstyapı yatırımları gerçekleştirdiğini, kamu ve özel kesimin önemli kapasite geliştirdiğini lisana getirdi.

Altun, bu yatırım ve geliştirmelerin, dış müdahalelere ve manipülasyonlara açık hale gelmemesi için devletin telaffuz birliğinin tesisi, dünya kamuoyuna Türkiye’nin tezlerinin en hakikat ve süratli formda anlatılması, devlet-millet bağlantısının karşılıklı ve faal biçimde gerçekleştirilebilmesi ile artan kara propaganda kampanyalarına karşı faal çaba verilebilmesi, demokrasiyi, insan haklarını ve kişisel özgürlükleri tehdit eder hale gelen dezenformasyon virüsüne karşı koyma gereksiniminden kaynaklandığı bilgisini paylaştı.

Bütün insanlık için sorun olan dezenformasyona en fazla maruz kalan ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğine işaret eden Altun, “Bunun nedeni de elbette Türkiye’nin güçlenmesidir, argüman sahibi olmasıdır ve Batılı sömürge sistemine meydan okumasıdır.” dedi.

Altun, ciddiyetle gayret edilmesi gereken global kriz düzeyine erişen dezenformasyonun demokrasiyi yozlaştıran, toplumları belirsizlik sarmalı içinde debelenmeye iten, ferdi hak ve özgürlükleri maksat alan zehirli ve yıkıcı tesirlerine karşı tek panzehrin hakikatin kendisi olduğunu lisana getirdi.

“GAZZE’DE MEVT KUSAN KATİLLER HESAP VERECEKLER”

Altun, “Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki zelzelelerde de dezenformasyonun ne derece tehlikeli sorun olduğunu somut formda gördüklerine, o devir İrtibat Başkanlığının yayımladığı bültenlerin kitap hacmine eriştiğine dikkati çekti.

Muhteva olarak farklı lakin mahiyet prestijiyle emsal durumun Gazze‘de yaşanan insanlık dramında görüldüğüne işaret eden Altun, ” İsrail, bütün dünyanın gözleri önünde savaş hatası işliyor. İsrail, faşizmin ve ırkçı emperyalizmin en nahoş, en yabanî örneklerini sergiliyor. Unutmayalım ki 20. yüzyılın birinci yarısında Avrupa’nın ortasında milyonlarca insan, resmi devlet vazifelileri tarafından toplama kamplarında, mevt odalarında katledildi. O caniler unutulmadı, o gün bugün kendilerine lanet ediliyor. Bugünün canileri de unutulmayacaklar. Gazze‘de vefat kusan katiller hesap verecekler. Nasıl ki maşeri vicdanda mahkum edildiler, tıpkı biçimde global adalet nizamı tesis edildiği vakit gerçek mahkemeler tarafından da mahkum edilecekler.” diye konuştu.

“KATLİAMLARI DEZENFORMASYON KAMPANYALARIYLA YASALLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Altun, İsrail‘in aleni savaş kabahati işleyerek sürdürdüğü katliamlarla eş vakitli formda kirli dezenformasyon kampanyası da yürüttüğünü belirterek, şunları kaydetti:

” İsrail, sürdürdüğü zalim taarruzlarla bir kenti, bir beldeyi enkaza çevirmek ve yaşanmaz hale getirmek istediği üzere hakikat alanında da bir enkazla, harabeyle bizi baş başa bırakmaya çalışıyor. İsrail, Filistinli, Gazzeli çocuklara, bayanlara, erkeklere, yaşlılara, gazetecilere, sıhhat çalışanlarına, kısaca temizlere yönelik katliamlarını sistematik dezenformasyon kampanyalarıyla adeta legalleştirmeye, görünmez kılmaya çalışıyor. İstiyorlar ki insanlık, dünya kamuoyu, İsrail‘e hak vermese dahi en azından ses çıkarmadan bu zulmü sessizce izlesin. İstiyorlar ki herkes, palavralarla ve dezenformasyon içerikli haberlerin oluşturduğu gündemle meşgul olsun ve Gazze‘de yürek parçalayan feryatları duymasın.

Fakat bilsinler ki biz, gerek Gazze

“İSRAİL’İN 100’ÜN ÜZERİNDE PALAVRA HABERİNİ İFŞA ETTİK”

Fahrettin Altun, global çapta tesirli güç olan Türkiye’nin, krizlerin tahlili noktasında özellikle bölge için vazgeçilmez aktör olduğunun altını çizerek, Türkiye’nin gerek bölgede gerekse global manada istikrarlaştırıcı aktör olarak tebarüz edişinin politik bir telaffuz olmadığını, bu gerçeği batıdan doğuya birçok ülke ve memleketler arası aktörün artık kabullendiğini lisana getirdi.

“Biz, bu rolün tamamlayıcı ögesi olarak gördüğümüz hakikat gayretini bağlantı alanında elimizden geldiğince, var gücümüzle vermeye çalışıyoruz.” diyen Altun, Gazze’de yaşananların üzerinden bu hakikat gayretine dair şu örnekleri verdi:

“Dezenformasyonla Gayret Merkezi’mizin hala devam eden çalışmaları sonucunda, 7 Ekim’den bu yana İsrail‘in Gazze’ye yönelik ataklarına dair 100’ün üzerinde kasıtlı palavra haberi ifşa ettik ve doğrusunu ortaya koyduk. Bu süreçte 5 farklı ‘Filistin Özel Bülteni’ yayımladık. Bu kapsamda dikkat cazibeli kimi örneklerden bahsedecek olursak örneğin, ABD Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu İşleri Sözcüsü’nün Gazze’ye insani yardımların gitmesine pürüz olmak için yaptığı palavra bilgiler içeren açıklamalarını, BM ispatları ile çürüttük ve bütün memleketler arası medya bunu kabul etmek durumunda kaldı. Tekrar eski bakan ve İsrail Parlamento üyesinin, bir görüntü imajına ilgisiz altyazılar ekleyerek servis ettiği palavrası tek tek tespit ve ifşa ettik. Bir öbür sefer, Netanyahu’nun sözcüsünün, yeniden tanınmış bir İsrailli gazetecinin ve Amerikan medyasına konuşan İsrail ordusu sözcülerinin dezenformasyon içerikli paylaşımlarını tespit ettik ve dünya kamuoyuna gerçeğin ne olduğunu süratli halde paylaştık çünkü dezenformasyonla gayrette sürat en değerli ögelerden biridir. Şayet geç kalırsanız dezenformasyon ne yazık ki gerçeğin yerine geçmekte ve palavra hakikati boğmaktadır.”

“YALAN HABERLERİ DÜNYA KAMUOYUNA SUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Altun, Gazze’deki trajedi bağlamında dezenformasyonun, artık çok üst düzeydeki devlet yetkilileri eliyle hatta devlet liderleri eliyle sorumsuzca üretilip yayıldığına dikkati çekerek, “Dezenformasyon kampanyalarıyla Gazze’de oldubittiye getirilmek istenen kırım ve katliamlar, gerek Orta Doğu gerekse Doğu Akdeniz’le ilgili karanlık planlara sahip aktörlerin elinde dış siyaset kozuna dönüştürülmeye çalışılmak istenmektedir. Çünkü biliyorlar ki dezenformasyon sorunu bugün toplumların, kurumların ve bireylerin emniyetli bilgiye ulaşma ve hakikat kararlar alma yeteneklerini önemli biçimde etkilemekte, ümitsizliği, meçhullüğü ve kaos hissini beraberinde getirmektedir. Bu da aksiyonun, direnişin önünde mahzur olmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Yakın tarihin, irtibat ve medya alanındaki çarpıtmalar sayesinde oluşan kamuoyu algısının, bir devletin bir öteki devleti işgal etmesi için dahi meşruiyet temin ettiğini gösterdiğini belirten Altun, 2003’ün başlarında Irak’ın kimyasal silahlara sahip olduğu tarafındaki aldatıcı bilgilerin, kamuoyunun ikna edilmesiyle Amerikan işgaline taban hazırladığını anımsattı.

Altun, şimdilerde ise İsrail tarafından Gazze ile ilgili olarak tıpkı buna misal bir sürecin yönetilmek istendiğine dikkati çekerek, şunları lisana getirdi:

“‘Hamas tarafından 40 bebeğin başı kesildi’ ya da ‘Filistinliler, bir bayanın karnını deşti’ üzere akıl almaz palavralarla dolu dezenformasyon kampanyalarını hepimiz bu süreçte gördük. Bu kampanyalar, işgali, sömürüyü, katliamı yasallaştırmak için yapılan teşebbüslerdi. Allah’a hamdolsun, arkadaşlarımızın uğraşlarıyla bu dezenformasyonları da anında yalanladık ve milletlerarası medyada ifşa edebildik. Milletlerarası medyada ifşa ettikten sonra nihayetinde bu, İsrail üzerinde baskı oluşturdu ancak İsrail, bütün bunlara karşın aymaz formda ve maalesef Batı’nın da takviyesiyle katliamlarına devam etmektedir. Bunların tümü, temel prestijiyle İsrail’in okul, hastane, sivil yerleşim bölgeleri üzere alanlarda gerçekleştireceği hücumlar için evvelden planlanmış irtibat stratejisi dahilinde öne sürülmüş geçersiz içeriklerdir ki biz, bunların geçersiz olduğunu, dezenformasyon olduğunu tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunmaya devam edeceğiz.”

“CUMHURBAŞKANIMIZIN ÇABASI İNSANLIK İSMİNE ZALİMİN ÜZERİNE YÜRÜME MÜCADELESİDİR”

Altun, dezenformasyonun, konvansiyonel medya nizamının hakim olduğu devirlerden çok daha tahrip edici silaha dönüştüğünü, algı çalışmasının yalnızca TV ve gazeteler aracılığıyla değil toplumsal medya mecralarında ve başka sanal ağlarda çok daha sistematik halde gerçekleştirildiğine dikkati çekti.

“Algoritmalar ve yapay zeka teknolojileri ile kendi yankı odalarına hapsedilmiş, istekleri dışında içerik moderasyonuna maruz kalan bireyler, bir yandan kendi gerçekliğinden uzaklaştırılmakta, öteki yandan yanlış ve aldatıcı bilgilerle karşı karşıya kalabilmektedir.” diyen Altun, öte yandan gerçeği haykıranların bu mecralardaki paylaşımlarının otomatik olarak silindiğine, hesaplarının askıya alınabildiğine dikkati çekti.

Rollo May’in “Geleceği hakikat yaşamak, bilinmeyene sıçramak demektir, bu da halihazırda emsali olmayan ve pek az kişinin sahip olabileceği cinsten bir yüreği gerektirir.” kelamlarıyla konuşmasını sonlandırmak istediğini lisana getiren Altun, şunları kaydetti:

“Cesaret, bizi özgürleştirecek, bizi global adaletsizliğin pençesinden kurtaracak en önemli his olmalıdır. Pekala yürek nedir? Yürek, ümitsizliğe karşın yürüyebilme, ilerleyebilme kabiliyeti, kapasitesidir. Türkiye’nin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gayreti, cüretle bütün dünyadaki ümitsizliğe karşın insanlık ismine zalimin üzerine yürüme gayretidir. Ben, hakkın-hakikatin, zulme-zalime galebe çalabilmesi temennisiyle sempozyumumuzun bilim topluluğu ve ülkemiz için verimli geçmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum.”