Diz önü ağrısı için zaman kaybetmeyin, hekime başvurun

Gündelik ömür içinde merdiven inip çıkarken ya da çömeldikten sonra diz önünde ağrı yaşanması birçok kişinin başına gelebilen yaygın bir durum. Lakin ağrı hastanın hayatını önemli halde etkilemediği için genelde tabibe başvurmak için geç kalınabildiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, “Dizin önündeki ağrı birkaç günde düzelmezse, dizi hareket ettirmede zorluk yaşanırsa vakit kaybetmeden tabibe başvurulmalı” dedi. Prof. Dr. Akman, bilhassa son yıllarda çok daha yaygın olarak kullanılan diz içi enjeksiyonlar ile bu ağrıların denetim altına alınabileceğine işaret etti.

Her yaştaki kişiyi etkilemekle birlikte daha çok orta yaşlı şahıslarda daha sık karşılaşılan diz önü ağrısı çok fazla ciddiye alınmasa da hastanın hayat kalitesini düşüren bir sorun. Hastanın bu ağrıyı tam olarak tanım edemediğini söyleyen Prof. Dr. Akman, “Özellikle merdiven inip çıkma, yere çömelmek yahut yokuş üst yokuş aşağıya yürümek üzere dizimizin kıvrılmaya başladığı durumlarda ağrı yaşanıyor ve bu ağrı 2-3 gün içinde resen geçmiyorsa kesinlikle tabibe başvurulmalıdır” dedi.

“ZAMAN GEÇTİKÇE AĞRI DAHA KALICI VE BASKIN HALE GELİR”

Herhangi bir travma yaşanmadan ortaya çıkan diz önü ağrısının müphem formda başladığını anlatan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Budak Akman, “Bu durumda hasta ağrıyı hisseder ancak hayatını çok etkilemediği için doktora başvurmaz. Vakit geçtikçe ağrı biraz daha kalıcı ve baskın hale gelir. Münasebetiyle hasta tabibe ulaştığında ağrı ağırlaşmış ve ortadan vakit geçmiş olur” sözlerini kullandı.

Bu durumu ortaya çıkaran farklı nedenlerin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Akman, şu ikazlarda bulundu:

“Basit zorlamayla oluşan ağrıların 2-3 günde geçmesi gerekir. Bu müddetin üzerindeki ağrılarda tahlili hastanın kendi aramaması ve kesinlikle bir tabibe başvurması değerlidir. Gecikme ağrının kalıcı ve baskın hale gelmesine neden olabileceği unutulmamalı.”

“YAŞ İLERLEDİKÇE KİREÇLENME DE BAŞLIYOR”

Yaş ilerledikçe eklemlerdeki dejenerasyonun arttığını ve 30 yaşındaki bir insanın eklem yapısıyla 60 yaşındaki bir insanın eklem yapısının tıpkı olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Akman, “Yaşımız ilerledikçe eklemlerdeki kıkırdak, menisküs ve bağ yapılarında bir dejenerasyon başlıyor. 30 yaşındaki bir insanın diz önü sorunuyla 60 yaşındaki bir insanın diz önü sorunu ortasında fark var. Yaş ilerledikçe kireçlenme de başlıyor. Sorun farklı bir boyut kazanıyor. Hareketle oluşan ağrı yani çömelip kalkmak, ibadet yapmak, merdiven inip çıkmak yahut mesleği gereği uzun müddetli ayakta kalmak üzere durumlar her seferinde eklemde ağrı hissettiriyorsa ve kişinin aklı oraya takılıyorsa beklenmemeli” halinde konuştu.

“DİZ İÇİ ENJEKSİYONLAR HASTANIN SEMPTOMLARINI GİDERMEYE YARDIM EDİYOR”

Diz önü ağrısında kıkırdak kökenli dokuyla ilgili ağrıları daha sık gördüğünü söyleyen Prof. Dr. Akman, “Diz önü ağrısında hastalar en çok menisküs yırtığı yahut bağda kopmanın olup olmadığını merak eder. Lakin diz önü ağrısı menisküs yırtığı demek değildir” biçiminde konuştu. Prof. Dr. Akman, hastaların bu ağrılarla yaşayarak hayat kalitelerini düşürmemelerini bu noktada tedavide birçok alternatifin olduğunu belirterek kelamlarına şöyle devam etti:

“Bazen yalnızca dinlenmek kâfi olabilirken, çeşitli nonsteroid ilaçlar, ağrı kesiciler, buz uygulamaları ve fizik tedavi hastalarımızın büyük bir kısmını rahatlatabilir. Bunların yanı sıra son vakitlerde sık başvurduğumuz diz içi enjeksiyonları var. Hastanın semptomlarını gidermede epey başarılı sonuçlar alındığı için diz içi enjeksiyonlar, sık başvurulan teknikler ortasında yer alır.”

“HASTANIN DURUMUNA NAZARAN FARKLI DİZ İÇİ ENJEKSİYONLAR KULLANILIYOR”

Diz içi enjeksiyonlarında hastanın durumuna, sıkıntıya yönelik farklı alternatiflerin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Akman, hususla ilgili şu bilgileri verdi:

“Bunlardan bir tanesi kortizon enjeksiyonları. Kortizon enjeksiyonlarının tedavi edici özelliği olmasa da hastanın semptomlarını giderici ve ağrısını dindirici bir özelliği var. Öbür bir enjeksiyon çeşidi ise hyalüronik asittir. Bu diz eklem sıvısının bir benzeridir. Bir başkası ise halk ortasında da çok duyulan ve merak edilen PRP ve kök hücreler. Bu hastanın kendi kanından elde ettiğimiz kan eserleridir. PRP ve kök hücrelerin rejeneratif yani bozuk dokuyu uygunlaştırıcı özelliklerinden faydalanıyoruz. Son vakitlerde ortaya çıkan bir enjeksiyon çeşidi daha var. Bu hidrojel tedavisidir. Ameliyatlık durumu olan fakat çeşitli nedenlerle ameliyat olamayan, anestezi almaya uygun olmayan hastalarda hidrojel tedavisi uygun bir seçenek olabilir. Pratikte daha sık kullandığımız hyalüronik asit ve PRP gibisi kan eserleridir. Bu tedavilerle hastalarımızda çoklukla başarılı biçimde ağrıyı dindirebiliyoruz.”