Artık 7’den 70’e akıllı telefonlarla yatıp, hashtaglerle uyanıyoruz, evden çıkmadan markete gidiyor, mağazaya gitmeden alışverişimizi tamamlıyor …
Artık 7’den 70’e akıllı telefonlarla yatıp, hashtaglerle uyanıyoruz, evden çıkmadan markete gidiyor, mağazaya gitmeden alışverişimizi tamamlıyor, bankaya gitmeden ödemelerimizi yapıyoruz.
İnternetin etinden sütünden özellikle pandemiyle birlikte müthiş bir şekilde yararlanıyoruz.
Peki gerçekten her şey bu kadar güzel ve sorunsuz mu ilerliyor? Hayır, çünkü tüm bunlar, yalnızca şarjımız bitene kadar geçerli.
Madalyonun bir de öteki yüzü var: Özellikle sosyal medya ile birlikte hayatımıza giren “djital hastalıklar”.
YENİ BİR SALGIN: E-HASTALIK
Dijital çağın hastalıkları ifadesi son günlerde sık sık duyuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuyla ilgili bir araştırma komisyonu kuruldu.
Sağlık Bakanlığı da bu alanda bir çalışma başlattı. Bu kapsamda literatüre giren bazı “e-hastalıklar”dan bahsediliyor.
Gelin birlikte bu hastalıklar neymiş göz atalım.
1- SELFİTİS
Gün içinde her anınızı “Selfie” çekenlerden misiniz? Yoksa ben anı yaşarım uğraşamam diyenlerden mi? İşte galerinizde günlük 6 taneden fazla selfieniz varsa, Selfitis hastalığı sizi de yakalamış demektir.
Sosyal medya platformlarının hayatımıza girmesiyle çığ gibi büyüyen “Selfie” Türkçesiyle “Özçekim”, adeta uğruna yarışılan bir akım olarak karşımıza çıkıyor.
Uzmanlara göre Selfitis’in üç seviyesi bulunyor;
Günde en az üç defa selfie çekenler ama hepsini sosyal medyaya koymayanlardansanız “sınırda” sayılıyorsunuz.
Günde en az üç selfie çekip her birini sosyal medyada paylaşıyorsanız “akut” bir selfitissiniz.
1 günde az altı defa selfie pozu veriyosanız durum baya “kronik”…
2- FOMO: GELİŞMELERİ KAÇIRMA KORKUSU
Timeline’ı kontrol edemediğinizde içinizde garip bir endişe hissediyor musunuz?
“Fear of Missing Out” yani “Gelişmeleri Kaçırma Korkusu” denilen bu durum, sosyal medyada diğerlerinin ne yaptığından, neler olup bittiğinden haberdar olamamanın getirdiği gerginliğe deniliyor.
Ciddi anksiyete sorunlarına yol açan FOMO, detayları en son öğrenen kişi olma fobisi olarak değerlendiriyor.
3- HİKİKOMORİ
Japoncada, “toplumdan elini ayağını çekmek” anlamına gelen Hikikomori, kişilerin birden eve kapanmasına, en yakın çevresi ve ailesiyle bile iletişimi koparmasına neden oluyor.
Teknolojik gelişmenin beraberinde getirdiği bir hastalık olan Hikikomori, kişinin bilgisayar başında adeta kök salması, öyle ki fizyolojik ihtiyaçları için bile başından ayrılmamasına yol açıyor. Kişi böylece gerçek alemden sanal aleme keskin bir geçiş yapıyor.
Bir nevi modern depresyon diyebiliriz.
4- SİBERHONDRİK
Arama motoruna baş ağrısı nedenleri yazıp amansız hastalığa yakalandığını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla.
Şikayetleri nedeniyle defalarca hastanelere gittikleri halde yapılan işlemlerin yetersiz olduğunu, doktorların kendilerini anlamadıklarını düşünerek internetten araştırıp tatmin olma durumuna Siberhondrik deniliyor.
Pandemi göz önüne alındığında aslında çok da garip bir durum değil ancak biz yine de doktorlarımıza güvenmeyi tercih edin diyelim.
5- WHATSAPPİTİS
Mesaj yazmaktan parmaklarınızın ağrıdığı oldu mu? Ya da bunun bir hastalık olabileceğini düşündünüz mü?
Yılbaşında kendisine gelen kutlama mesajlarına cevap yazmak için neredeyse altı saat 130 gram ağırlığındaki telefonda Whatsapp kullanan hastaya, WhatsAppitis tanısı konuldu.
El ve kollardaki sinir, tendon, kas ve diğer yumuşak dokuların zedelenmesiyle oluşan bu hastalık kan akışında bozulma gibi ciddi problemler ortaya çıkarıyor.
6- EGO SÖRFÜ
Bunu yapmayan mı var diyebilirsiniz ancak ciddi takıntılar söz konusu.
Ego sörfü, kişilerin kendileri hakkında yapılan paylaşımlar, beğeniler ve yorumları sürekli olarak takip etme ihtiyacı duymaları ve kendi isimlerini sürekli olarak internette aratmaları durumu olarak tanımlanıyor.
Masumca görünse de uzmanlara göre ego sörfü, aslında bir psikolojik rahatsızlık sinyali… Hatta dijital narsizm olarak tabir ediliyor.
7- NOMOFOBİ
Bir diğer hastalık olan nomofobi ise Z kuşağıyla özdeşleşmiş durumda.
“No Mobile Phone Phobia” yani “telefonsuzluk fobisi” olan nomofobi, telefonsuz kalmaya tahammül edememe haline deniyor.
8- PLAGOMANİ
Hemen buna ek olarak plagomani karşımıza çıkıyor.
Artık gittiğimiz her yerde prize en yakın olmayı tercih ediyoruz.
Plagomani adı verilen bu durum, telefon ya da diğer teknolojik aletlerin şarjını sürekli yüksek olarak görme isteği olarak karşımıza çıkıyor.
Şarjının aniden biteceğinden endişe etme duygusu ve yanında sürekli şarj aleti taşımak belirtileri arasında yer alıyor.
9- PHOTOLURKİNG
Aslında bir nevi “stalk”.
Asla başladığınız hesapta bitmez, ilginç bir merak, bazen özlem, bazen de intikam içerir.
Photolurking, internette saatler boyu başkalarının fotoğraflarını takip etme, yorumlama ve beğenme durumu.
Ancak özellikle eski sevgili profillerinde anonim geçirilen zamanlar, davranış bozukluklarının habercisi olarak öne çıkıyor.
10- CRACKBERRY
Bu bir bildirim kontrol etme hastalığı…
Mail ve sosyal medya bildirimlerini sürekli kontrol eden kişiler tuvalette, banyoda, cenazede, toplantıda, yemekte, derste bile bunu yapmaktan kendilerini alıkoyamıyor.
11- HAYALİ TİTREŞİM SENDROMU
“Cebimdeki telefonun titrediğini hissediyorum ancak bir bakıyorum ki hiçbir şey enfor yok” diyorsanız endişelenmeyin, çünkü yalnız değilsiniz.
Günümüzde cep telefonu kullanıcılarının neredeyse tamamı, Fantom Titreşim Sendromu durumunu yaşıyor.
Bu durumu yaşayanlar arasında, bir telefon ya da mesaj bekleyenlerin çoğunluğu oluşturduğu belirtiliyor. Yani tamamen duygusal…
12- ENFORNOGRAFİ
Enfornografi, bilgi açlığını internet üzerinden gidermeye çalışmak olarak tanımlanıyor.
Pornografi ve enformasyon sözcüklerinden türetilmiş bu kelime, “bilgi açlığını internette dindirmeye çalışma ve bununla tatmin olmayı” ifade ediyor.