‘Kara Panter’ Serena Williams veda ediyor

Los Angeles’ın varoşlarından çıkan Serena eline raketi üç yaşındayken alır. Birinci profesyonel maçına 14’ünde çıkar. Faal sporculuğunda yer alacağı uğraş ise daha çocukluğunda mahallesindeki çetelere karşı koymayla başlar. Bu çabanın öncüsü olan babası Richard, tenise yönlendirdiği başka çocuğu Venus ile birlikte iki çocuğunun hakkını korumak ismine göğsünü siper edecektir.

Babaları, iki kız kardeşi profesyonel tenisçi yapmaya adeta ant içmiştir lakin Serena ve Venus’un tenisi öğrendikleri mahalledeki tenis kortunu kullanmaları gangsterler tarafından engellenir. Durumu aksine çevirmek üzere çete üyelerine ne kıymetine olursa olsun karşı koyma hamaseti gösteren Richard’ın bu uğurda kaburgaları ve dişleri bile kırılacaktır ancak tehdit de ortadan kalkmıştır.

Mahalledeki kortu geri kazanan Richard Williams, kızlarının eğitiminde ise hayli katı ve sert olacaktır. Büyük bir disiplin altında kendisini de bir antrenöre dönüştüren baba, şiddetli şartlarla başa çıksınlar diye kızlarına fazla sekmeyen eskimiş toplar verir, bira şişesini korta atarak etrafa yayılmış cam modülleri ortasında çalışmalarına neden olur.

Babasının ızdırap olan sert metotlarıyla başa çıkmak da Serena için yeni bir çaba alanı haline gelir. Dokuz yaşından itibaren maharetli antrenörlerin eline verilmeye başlamasıyla ise teknik olarak yükselişi başlar.

Serena yavaş yavaş kendisini gösteriyor ve yetenekleriyle ablası Venus’un de önünde olduğu artık belirginleşmeye başlıyordu. Daha uygun bir tenis eğitimi için taşındıkları Florida’da 10 yaş altı kategorisinde bir numaraya yükselmesi, genel yükselişinin de kilometre taşı haline gelir. Ne var ki, bahsi geçen vakitte tenis tam bir varlıklı sporuydu! Varoşlardan gelmiş siyahi bir genç kız, mevcut profile son derece uzak kalıyor, Serena bu bağlamda ayrımcı hareketlerin objesi oluyordu.

O periyot bu ayrımcılıklara verdiği reaksiyon, uzun yıllar sonra artık yıldız bir isimken, ülkesindeki siyahilere polis tarafından yapılan muameleye karşı çıkışının da temellerini oluşturacak, kendisine yapılmasını istemediği şeyin diğerlerine yapılmasına karşı koyma bağlamında ilkesel bir duruşa da dönüşecekti. ABD Açık’ta 18 yaşında şampiyon olarak birinci grand slamini kazandığında kıymetli sportif bir dönemeci döner. Bu seçkin spora uygun düşmeyen profili yavaş yavaş kalıpları kırarken, yerlerine yeni standartlar oluşturma muhtaçlığını getirmeye başlar. Buna rağmen Serena’nın yenmesi gereken tek rakibi, alanda karşısındaki rakipleri değildir. Sınıfsal ve ırksal ayrımcılıkların yanı sıra cinsiyetçilikten de ziyadesiyle yaka silkecektir… Erkek tenisçilerin daha agresif davranmalarına rağmen onlar için uygulanmayan üç ihtarın kendisine verilmesinin, tenis dünyasındaki cinsiyet eşitsizliğinin göstergesi olduğu tarafındaki çıkışı, mesleği boyunca ortaya çıkacak bu taraftaki itirazlarının sırf bir tanesi olur. Sahip olduğu tüm öbür kimlikleri üzere savunduğu bayan kimliği, lakin kendi tercihi olduğunda kendisinin aleyhine çalışabilir hale gelir. Serena Williams artık kortta bileği bükülmez bir isimdir. Onu yenmenin imkansız hale geldiği, rekordan rekora koştuğu bir periyotta temel içgüdülerinden birisinin yaratacağı muhtemel sonuçları peşinen kabul etmeye karar verir. 23 grand slam şampiyonluğuyla girdiği doğum ortasının akabinde yeni rekorlar için yine kortlara döndüğünde o eski Serena’dan eser kalmayacaktır artık.

İstanbul sevdalısı şampiyon

Serena Williams üst üste iki şampiyonluk yaşadığı İstanbul’u, kişisel inisiyatifiyle sabahtan akşama turlayan bir isim… Kentin tarihi yerlerinde bu derece coşkuyla gezen en büyük dünya yıldızı tahminen de oydu.

WTA Dönem Sonu Finalleri’nin İstanbul’da düzenlenmesi, tenisseverlere Serena Williams’ı Türkiye’de izleme imkanı sundu. 2011-13 devrinde dev tertip, üç yıl üst üste Sinan Fazilet Spor Salonu konut sahipliğinde yapılırken, son iki yılında ABD’li raket üst üste şampiyonluğu elde etti.

2012’deki finalde Maria Sharapova’yı yenerek kupaya uzanan Serena, 2013 finalinde ise Li Na’yı saf dışı bırakarak keyifli sona ulaştı. Kentteki bu ikinci şampiyonluğun akabinde yıldız isim, İstanbul’un da doyasıya tadını çıkardı. Kupasını alır almaz kentten ayrılmak yerine bir gün daha kalan periyodun dünya 1 numarası, sonraki gün antrenörü Patrick Mouratoglou ile soluğu tarihi yarımadada alacaktı.
Mübadele vakti İstanbul’dan Fransa’ya göç eden bir ailenin çocuğu olan Mouratoglou’ndan dinlediği kentle ilgili kıssaların de tesiriyle, Serena’nın tarihi-turistik yerlerde nasıl büyük bir heyecanla dolaştığını, bu gezisi esnasında yanında olan birisi olarak birinci elden söyleyebilirim. Saatlerce süren çeşidinin ardından büfeden aldığı dönerle karnını doyurduğunu, kendisini Paris uçağına götürecek arabayı Kapalı Çarşı’dan aldığı ikramlık eşyalarla tıka basa doldurduğunu da eklemem gerek.

Kuvvetin zarafeti

Serena Williams bayanlar tenisinde ihtilal yapmış bir isim… Bu sporda onun vaktine kadar siyahi bayan oyunculara fazla rastlanmaz oluşu bir yana, oyunun teknik tarafında de kalıpları kırdığını not etmek gerek. Estetik ve zerafetin ön plandaolduğu bayanlar tenisinde fizik kuvveti bu derece öne çıkaran, epeyce sert servisleri tedavüle sokan, atletik eksilerini türlü çeşit güç gösterisiyle kompanse eden, rakipleri karşısında her daim ruhsal üstünlüğü elinde tutan böylesi bir isim daha gelmedi.

Serena Williams ayrımcılık zıddı gayretinde kendisini ‘savaşçı bir prenses’ olarak tanımlıyor. Roland Garros’ta giyindiği simsiyah kıyafeti, bu gayretin kesimi olarak bir iletisi barındırıyordu elbet.

95 milyon dolarlık kazanç

Serena Williams’ın teniste bugüne kadar kazandığı ödül paraları toplamı95 milyon dolar olarak hesaplanıyor. 2013’te 12, 2015’te ise 10 milyon doların üzerinde ölçüleri cebine koyarak dönemlik rekorları da elinde bulunduruyor.

Hem çocuk hem de meslek yapamadı

Anne olduktan sonra kortlara dönerek büyük muvaffakiyetler kazanan bir çok bayan tenisçi bulunsa da Serena Williams için işler bu türlü seyretmedi. Yıldız isim doğumdan dört ay sonra yine oynamaya başlasa da dört yıl boyunca bir arpa uzunluğu yol gidemedi.

Hamileliğinde faal sporculuğuna orta veren ve doğum sonrası geri dönerek kaldığı yerden devam eden bir çok değerli bayan atlet örneği bulunuyor. Lakin Serena Williams için işler istediği halde gelişmedi. 2017 sonbaharında kızını dünyaya getiren ABD’li tenisçi, orta verdiği devrin akabinde geri döndüğünde, kortlarda yeniden fırtına üzere eseceğini, ambargo koyduğu şampiyonlukları sürdüreceğini umut ediyordu.
Grand slamlerde elde ettiği 23 şampiyonlukla büyük bir muvaffakiyet elde eden Serena, bu sayıyı 24’e yükselterek Margaret Court’a ilişkin olan tarihin en fazla grand slam kazanan tenisçisi unvanına ortak olmayı, sonrasında da bunu geride bırakmayı hedefliyordu. Ne var ki son büyük kupası 2017 Avustralya Açık olarak kalacak ve o tarihten sonra bir daha bu türlü büyük bir zafer elde edemeyecekti. Daha da ötesinde, son yıllarda katıldığı bir çok turnuvaya erken veda etmek zorunda kalan isim, maç bile kazanmakta zorlanan bir oyuncuya dönüştü.

Teniste eski dünya 1 numaralarından Victoria Azarenka 2016’da anne oldu. Belaruslu raket, anne olduktan sonra yine kortlara dönüş yaptı, ABD Açık’ta final oynayarak, en başarılı devirlerinden birini geçirdi. Belçikalı Kim Clijters 2008’de doğum yaptı. Clijters anne olmasının akabinde üç grand slam şampiyonluğu birden yaşadı.Tenis dışında son olarak ABD’de düzenlenen 2022 Dünya Atletizm Şampiyonası’nda Shelly-Ann Fraser-Pryce, 100 metre finalinde şampiyona rekoru kırarak altın madalyaya ulaştı. Serena Williams ile birebir sene içinde anne olan 35 yaşındaki Jamaikalı atlet, yine döndüğü pistlerde fırtına üzere esmeye devam ederken, bu son derecesinde beşinci dünya şampiyonluğunu elde etmekten geri kalmadı.

Serena hamileliği esnasında da grand slam kazanmasına rağmen doğumdan dört ay sonra kortlara dönüp, yine eski performansına ulaşmaya büyük uğraş ettiğindeyse de bir türlü bunu başaramadı. Son olarak geçtiğimiz günlerde Cincinnati Turnuvası’na da birinci cinste veda etti.