enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5548
EURO
34,8424
ALTIN
2.428,50
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Birbirini tamamlayan iki ruhun hikâyesi…

Yönetmen Serdar Kökçeoğlu’nun “Mimaroğlu” belgeseli, festival yolculuğunun ardından dijital platform MUBI’de yayımlandı. Çoğu insanı hatta …

Birbirini tamamlayan iki ruhun hikâyesi…
14/02/2021 04:55
258
A+
A-

Yönetmen Serdar Kökçeoğlu’nun “Mimaroğlu” belgeseli, festival yolculuğunun ardından dijital platform MUBI’de yayımlandı. Çoğu insanı hatta Kökçeoğlu’nu da 90’lı yıllarda Cumhuriyet’te yazdığı yazılarla etkileyen İlhan Mimaroğlu’nun ve eşi Güngör Hanım’ın izini süren belgesel, İstanbul Film Festivali ve Antalya Altın Portakal’dan ödülle dönmüştü.

042535981 kul manset2 rnk

İlhan ve Güngör Mimaroğlu, 60’ların başında İstanbul’dan yola çıkar ve New York’a giderek yeni bir hayata başlar. İlhan, avangart sanata olan ilgisinin sonucunda elektronik müziğin gelişmesinde rol alarak adını çağdaş müzik tarihine yazdıracak, Güngör ise sokakları kasıp kavuran özgürlükçü eylemlerde en ön sıralarda saf tutacaktır. Mimaroğlu, birçok açıdan birbirini tamamlayan iki ruhun hikâyesi…

Ancak “Mimaroğlu” bildiğimiz belgesellerden değil, İlhan Mimaroğlu’nun 40 yıl boyunca kendi çektiği ve hiçbir yerde yayımlanmamış 8mm ve dijital görüntüler üzerinde, yine kendi müzikleri yer alıyor. Bu sırada İlhan ve Güngör Mimaroğlu’nu anlatan konuşmacıların hiçbirini görmüyoruz. Yalnızca belgesel sonunda Güngör Hanım ve oğlu Rüstem Batum ekrana geliyor. Konuşmacılar arasında İdil Biret’ten gazetemiz yazarı Evin İlyasoğlu’na birçok isim de var. Belgeselin yönetmeni Kökçeoğlu ile konuştuk.

‘HAYAT HİÇ KOLAY OLMAZDI’

– İlhan Mimaroğlu hayatta olsaydı, bu belgeseli çekerken onunla neleri konuşmak isterdiniz?

“İlhan Mimaroğlu kendisi hakkında bir belgesel yapılmasına ne derdi” sorusunu onu yakından tanıyan insanlara sorma şansım oldu. Genelde şu cevabı aldık: Sinemayı çok sevdiği için bir şans verebilirdi ama yönetmen için yapım boyunca hayat hiç kolay olmazdı… Neyse ki onun ruhuna, sanatına mümkün olduğunca sadık kalan bir iş yapmaya çalıştık. Onunla ne konuşurdum diye düşünüyorum, pek müzik konuşacağımızı sanmıyorum. Minimalist müziklerden nefret ettiği için, mesela benim The Necks grubuna aşkımı çok sert karşılardı diye düşünüyorum. Sinema konusunda daha iyi anlaşırdık, saatlerce Billy Wilder konuşabilirdik. Nadiren gece bir yakınlarında kaldığında eğer evde müzik arşivi varsa, sabaha kadar oturur, bilmediği plakları dinlermiş. Karşısında oturup çaldığı plaklar üzerine yorum almak nefis bir belgesel olabilirdi.

– Güngör Mimaroğlu’yla konuşurken sizi etkileyen özellikleri oldu mu?

Güngör Hanım beni hayatımda en çok etkileyen insanlardan biri oldu. Başlangıçta ana yapımcım Dilek Aydın’a, Güngör Hanım’a da filmde yer vereceğimi, onu bir anlatıcı olarak araçsallaştırmak istemediğimi söylemiştim. Ama araştırmacımız Elif Dizdaroğlu ile birlikte onun Moda’daki evine ziyaretlerimiz arttıkça projeyi tamamen çift ve hatta aile üzerine kurmaya karar verdim. Güngör Hanım müthiş bir yaşam deneyimine sahip. Yoko Ono ile New York sokaklarında yürümüş, İlhan Bey’le beraber yemekte John Cage’i ağırlamış (hiç kolay olmamış Cage’i memnun etmek), 68 yazını Paris’te yaşamış bir insan. Cesur bir aktivist ama aynı zamanda çok insancıl birisi, onun insanlara yaklaşımından etkilenmemek mümkün değil.

‘BELGESEL, YARATICI BİR ALAN’

– Bildiğimiz belgesellerden çok farklı. Neden bu yöntemi tercih ettiniz?

Sinema yazarlığından geldiğim için yeni bir şeyler denemenin, yapmanın veya yapmaya cesaret etmenin ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Belgeselin çok yaratıcı bir alan olduğu genellikle görmezden geliniyor. Türkiye gibi bir ülkede belge ve arşiv çalışmaları çok önemli, bu nedenle belgeselciler önemli bir görev üstleniyor. Ama bir yandan da türü kurmaca ve deneysel alanlara yaklaştıran, belgeselin gerçeklerden ilham alan bir hikâye anlatma modeli olabileceğini hatırlatan yaratıcı filmler de yapılmalı diye düşünüyorum. İlhan Bey’in müziğini de düşününce, biraz yoldan çıkmak bana doğru gözükmeye başladı… Şanslıydım, çünkü kadınlardan oluşan harika bir yapım ekibi vardı ve ana yapımcı Dilek’le beraber Esin Uslu ve Buse Yıldırım da farklı bir iş yapmamı desteklediler.

‘İNSANLAR ONU CUMHURİYET’LE TANIDI’

– Pandemi nedeniyle belgesel, dijital bir platformda izleyiciyle buluştu. Neden MUBI’yi tercih ettiniz?

MUBI, sinemanın geleceğinde önemli bir yeri olacağına inandığım dijital platformlar arasında beni en çok heyecanlandıranlardan biri. Mimaroğlu’nu platformda görmek istediklerini ilk bana ilettiler ve ben bunu heyecanla yapım ekibimle paylaştım. Filmin festival macerası da Avrupa’daki belgesel festivallerinde devam edecek. Son olarak Mimaroğlu’nun Cumhuriyet’te yer almasının bizim için çok önemli olduğunu eklemek isterim. Pek çok insan, tıpkı benim gibi İlhan Mimaroğlu’nu doksanlı yıllarda Cumhuriyet’te çıkan, New York’tan yolladığı yazılarıyla tanıdı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.