Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BM Genel Şurası’nın Filistin’e ait toplantısında, İsrail’in hücumlarının etnik paklık ve ilhak siyasetlerinin …
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BM Genel Şurası’nın Filistin’e ait toplantısında, İsrail’in hücumlarının etnik paklık ve ilhak siyasetlerinin bir modülü olduğunu söz ederek, İsrail’in Gazze’yi dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürdüğünü tabir etti.
Bakan Çavuşoğlu’nun konuşmalarından satır başları;
Filistin topraklarında sürdürülebilir barış ve istikrar lakin yasadışı ve insanlık dışı İsrail işgali sona erdiği takdirde sağlanabilir. Son ataklar Filistinlilere yönelik etnik paklık ve ilhak siyasetlerinin bir modülüdür. İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukası bu toprakları dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürdü.
Şu haritalar gerçekleri ortaya koyuyor. 1947 yılından bugüne kadar Filistin topraklarının nasıl gasp edildiğini, nasıl işgal edildiğini gösteren bir haritadır. Burada bulunan tüm temsilciler bu haritayı her gün görebiliyorlar. BM çatısı altında Filistinli kardeşlerimiz daima olarak bu haritaları sergiliyor. Dünya bu haritaları düzgün görsün, 1947’den bu yana İsrail’in bu toprakları nasıl çaldığını, gasp ettiğini görsün hatırlasın.
İsrail bu aksiyonlarıyla iki devletli tahlile ait yerleşik parametreleri aşındırmayı ve yeni bir oldu bittiyi hedefliyor. Burada yalnızca ateşkesin sağlanması değil, İsrail’in işgal ve ablukasını sona erdirmesi için memleketler arası toplumun seferber edilmesidir.
“BM SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEKTE YENİDEN BAŞARISIZ OLDU”
BM Güvenlik Kurulu’nun sorumluluklarını yerine getirmekte bir sefer daha başarısız olması şanssız ve üzücüdür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘dünya beşten büyüktür’ davetinin sebebi budur. Kurul üyeleri ahlaki sorumluluklarını yerine getirme tezinde olsaydı, İsrail’in temizlere yönelik taarruzlarını kınar, etnik paklığı durdurmak için harekete geçerdi.
İsrail’in Filistinlilere yönelik hücumları durdurmak için yasal ve ahlaki önlemleri almak vakti gelmiştir. Geçmişte Güvenlik Kurulu’nun fonksiyonsuz kaldığı durumlarda BM Genel Konseyi tarihi kararlar almaya başarmıştı. Bugünkü mevzu İsrail Filistin ihtilafının merkezinde yer alıyor. Memleketler arası toplumun Filistin halkını müdafaa sorumluluğu vardır.
“FİLİSTİNLİLER İÇİN MEMLEKETLER ARASI MUHAFAZA DÜZENEĞİ GEREKLİ”
Filistinli siviller için milletlerarası bir muhafaza sisteminin korunması için çalışmalıyız. Bu çalışmalar istekli ülkelerin askeri ve mali kaynakları ile oluşturulacak fiziki bir muhafazayı da içermelidir. İsrail’in işlediği hatalarının hesabını vermesi ve akınların önlenmesi bakımından hayati derecede değerlidir.
Bu hususta milletlerarası ceza mahkemesine değerli vazife düşüyor. Bu şiddet sarmalından çıkılması da milletlerarası toplumun sorumluluğundadır. Barış içinde bir ortada yaşanılabilmesi için barış sürecinin tekrar canlandırılması gerekiyor. Üç semavi dinin sembolü Kudüs’ün korunması mümkündür. İsrail hükümetinin saldırganlığını eleştirenler antisemitizmle suçlanıp, susturulmaya çalışılıyor. Bizler İslam ve Hıristiyan düşmanlığı üzere antisemitizmin de insanlık hatası olduğuna inanıyoruz.
“BİRLEŞİK FİLİSTİN”
İsrail’in saldırganlığını eleştiren çok sayıda Yahudi var. Bunlar da mı antisemitik ya da Yahudi düşmanı. Filistinlilerin ortasındaki fikir ayrılıklarının giderilmesi, uzlaşıya varılması artık elzemdir, vakti gelmiştir. Birleşik bir Filistin lakin bu davayı sahiplenebilir ve Filistin halkının acılarına tahlil bulabilir. Filistin’deki seçimler yapılmalıdır. Kudüs’teki seçimlerin yapılmasını engelleyenin İsrail olduğu unutulmamalıdır. İsrail Filistin ihtilafının adil, kapsamlı, kalıcı tahlili daha fazla ertelenemez.
Türkiye yasal taleplerinin karşılanması, hak ve özgürlüklerin korunması için Filistin halkının yanında olmaya devam edecektir.”
