Bahçeli: Atatürk de Fatih de bizimdir, ikisi arasına nifak eken kesinlikle bizden değildir

MHP önderi Devlet Bahçeli, Ayasofya’nın ibadete açılmasına yönelik tenkitlere “Bunlar dine karşı değil İslamiyet’e karşıdır. Hiç kuşkusuz aziz milletimiz her şeyin farkındadır. Ayasofya Camii’ni Müslüman gönüllerle buluşmasını engelleyecek bir fani de doğmamıştır” kelamlarıyla reaksiyon gösterdi.

CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugünkü küme konuşmasında yaptığı açıklamalara reaksiyon gösteren Bahçeli, “Kılıçdaroğlu’nun bugünkü küme konuşmasında seviyesizliğin ve yüzsüzlüğün girdabına düşerek partimizi suçlayıcı sözler kullanması bu savrulmayı kontrolsüz sürüklenmeye çevirmiştir. CHP Genel Lideri bir kere daha yaş tahtaya basmış, utanmadan sıkılmadan fitneyi pusula haline getirmiştir” diye konuştu.

’15 Temmuz darbe ve istila teşebbüsü Seyahat Parkı kalkışmasının bir devamıdır’

Gündeme ait yazılı açıklama yapan Bahçeli, şu sözleri kullandı:

“15 Temmuz 2016 gecesi uzun asırlar boyunca ulusal hafızalardan çıkmayacak vahim hadiselere, vandal akınlara, vahşet dolu teşebbüs ve tertiplere sahne olmuştur. Tam dört yıl evvel, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine sirayet etmiş ipotek ve icazet altındaki dar bir takım devleti işgal, iç barış ve huzur ortamını imha etmek için harekete geçmiştir. 15 Temmuz’da Fethullahçı Terör Örgütü zalimlerin tetikçiliğini alenen üstlenip cani ve hain yüzünü hayasız ve hunhar halde göstermiştir.

Türkiye üzerinde hesap yapan, aziz millet varlığının birliğine, dirliğine ve tarihî sürekliliğine kanlı cephe açan iç ve dış işgal güçleri FETÖ’yü kullanıp silahlandırarak emellerine ulaşmak istemişlerdir. 15 Temmuz darbe ve istila teşebbüsü Seyahat Parkı kalkışmasının bir devamı, 6-8 Ekim olaylarının bir etabı, kimi vilayet ve ilçelerimizde yaşanan barikat ve hendek terörünün menfur ayağıdır. Türkiye’miz özellikle son on yıldır pek çok felakete maruz kalmıştır. Hem içerden hem de dışardan siyasi, ekonomik ve diplomatik dayatmalar kanalıyla ağır operasyonlara uğrayan ülkemizin 15 Temmuz’da iç düzensizlik ve kaosa düşmesi, hatta bölünerek devrilmesi amaçlanmıştır.

‘Devamlı surette tetikte ve teyakkuz halinde olmamız gerekmektedir’

Güçlü bir coğrafyada yaşadığımız malum ve mazbut bir gerçektir. Geçmişten tevarüs edilen hasımlık ve huzursuzlukların bugünkü vakit diliminde farklı yol ve yollarla tedavülde bulunması devamlı surette tetikte ve teyakkuz halinde olmamızı gerektirmektedir. Fetihlerimizin intikamını, zaferlerimizin rövanşını almak için kuyruğa giren Türk düşmanlarının hiç boş durmadığı, ya direkt ya da devşirdikleri hainlerle rehavetimizi kollayıp müsait bir ortam yokladıkları bilinen bir konudur.

Çağlar değişip tarih ırmağı süratle aksa da karanlık senaryoların daima tıpkı, değişenin ise yalnızca zulüm figüranları olduğu aşikardır, ulusal bellekte bütünüyle mahfuzdur. Gelişmelere tarih şuuruyla bakıldığında her sıkıntıyı çarçabuk tasnif ve tefrik etmek elbette mümkün ve mutlaktır. 15 Temmuz her şeyden evvel terörist darbe kalkışmasıdır. Sevk ve yönetim merkezi Pensilvanya, buyruk ve komuta zinciri de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısının dışındadır.

‘Melanet Gülen çetesi 15 Temmuz’da Türk milletine silah çekmiş, son talihini denemiş, son kozunu oynamıştır’

FETÖ on yıllar boyunca devlete sızarak yerleşmiş, stratejik ve kritik mevkilere takiye ile yığınak yapmıştır. Devlet ve toplum hayatının hücrelerine kadar nüfuz eden bu hain örgüt Türkiye’nin yıkımı için yıllarca hazırlık içinde olmuştur. TSK, emniyet, yargı, bürokrasi, medya, iş dünyası, üniversite ve öteki eğitim kurumlarıyla birlikte siyasete yuvalanan FETÖ, Türkiye’yi tıpkı bir ahtapot üzere sarmıştır.

Melanet Gülen çetesi 15 Temmuz’da Türk milletine silah çekmiş, son bahtını denemiş, son kozunu oynamıştır. Darbe kisveli işgal teşebbüsüne direnen büyük Türk milleti 15 Temmuz’da destan destan büyümüş, bağımsızlık onuruna, bekasına ve kutlu varlığına şehadeti göze alarak leke düşürmemiştir.

Darbecilerin gasp ettiği tanklar altında ezilseler de teslim olmayan, korsan savaş uçaklarının sortileri ve sonik patlamalarına boyun eğmeyen, helikopterlerden açılan ateşlere maksat olsa da korkmayan, meydanlarda, yollarda, köprülerde direne direne devleşen aziz millet evlatlarıyla ne kadar övünsek azdır.

‘Ne kaybedecek vatanımız, ne bölünecek milletimiz, ne de yıkılacak bir devletimiz vardır’

15 Temmuz’da ihanet imanı yenememiştir. 15 Temmuz’da batıl Hakk’ı alt edememiştir. Ulusal birlik ve dayanışma ruhu erdemsiz akını yerle bir etmiştir. Türk milleti vatanında Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra birinci kere namus ve haysiyet müdafaası yapmıştır. O gece okunan selalar Türk milletinin istiklal sancağının manevi ve maşeri temsili olmuştur. Vaiz görünümlü kardinalin ve terör örgütünün silahlı suikastları şahsen milletin muazzam ve insanüstü gayret azmiyle boşa çıkarılmıştır. FETÖ ve gibisi yapılanmaların devletin ve milletin güvenliğine, geleceğine, tarihi gerçeklerine ne kadar ziyanlı oldukları sarsıcı ve somut deneyimlerle sabitleşmiştir.

Türk devlet nizamının muhtevasında hukukun tanımadığı ve tanımladığı örtülü hiyerarşik alaka ağlarının hangi badire ve belalara yol açtığı herkesçe görülmelidir. Aidiyet ve tabiiyeti direkt hukukî çerçeveye bağlı olmayanların eninde sonunda devleti ele geçirme sapkınlığına heveslendikleri açıktır. Bu illetten kurtulmak gerçekten bir varoluş problemidir. Tıpkı vakitte yaşanan acıklı tramvalar bir ibret vesikasıdır. Türk devlet geleneğinin iki önemli ve müessir özelliğinden birisi adalet ise, başkası akıldır. Bu iki temele müteveccihen devlet idaresi millete hizmetle mükellef ve mesuldür. Bizim ne kaybedecek vatanımız, ne bölünecek milletimiz, ne de yıkılacak bir devletimiz vardır.

‘CHP Genel Lideri bir sefer daha yaş tahtaya basmıştır’

Milletin mukadderatı devletle bir ve birebirdir. Ecdadımızın vakitler üstü daveti da bu ilkesel kararlılığa dayanmaktadır. Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanca maksatlarla çevrilmiş Türkiye’nin ulusal birlik ve kardeşlik bağlarını güçlendirmekten, sanal uyuşmazlıkları zayıflatmaktan, tehlikeli kutuplaşmaları bertaraf etmekten öteki seçeneği yoktur. Deva ulusal kucaklaşmanın her yere taşınması ve bunun tecellisidir. FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C ve öbür terör örgütlerinin dış destekçileri olduğu kadar iç zaaf ve cepheleşmelerden beslendikleri de inkar edilemez bir durumdur. Devamlı kriz siyasetine oynayan, demokrasi maskesiyle millet ve devlet aleyhine alaka ve irtibat sınırları kuran CHP’nin, İP’in, HDP’nin ve başka yedeklerin bu çarpıcı gerçekleri gözardı etmesi fahiş bir savrulmadır.

Kılıçdaroğlu’nun bugünkü küme konuşmasında seviyesizliğin ve yüzsüzlüğün girdabına düşerek partimizi suçlayıcı tabirler kullanması bu savrulmayı kontrolsüz sürüklenmeye çevirmiştir. CHP Genel Lideri bir sefer daha yaş tahtaya basmış, utanmadan sıkılmadan fitneyi pusula haline getirmiştir. Hiçbir ulusal sıkıntıda adam üzere duramayan, dik duruş gösteremeyen Kılıçdaroğlu tutsaktır, sarsaktır. FETÖ’ye, PKK’ya bakışı da külliyen köksüzlüğün alametidir. 15 Temmuz’a denetimli darbe ya da tiyatro demek işbirlikçiliktir, ihanet ortakçılığıdır. Hakikaten yanlıştır, muhataplarını tarih ve millet önünde mahcup edecektir. Dört yıldır FETÖ’yle tavsama ve taviz kabul etmeyen iradeli bir gayret süreci devrededir.

‘Muhalefet demek vatana ve millete muhalefet etmek değildir’

Fakat bu terör örgütünün kökü şimdi kazınmış ve kurutulmuş değildir. Zira FETÖ’ye umut bağlayan, FETÖ’yle iltisak içinde bulunan, FETÖ’nün zehirli gayeleriyle birleşen siyasetten sivil toplum örgütlerine kadar billurlaşmış iç işgal cephesinin mevcudiyeti tartışmasız formda ortadadır. Çabayı sorgulayanlar FETÖ’nün değirmenine su taşıyan gafillerdir. FETÖ’ye çıtını çıkarmayan, daima devlet ve hükümeti töhmet altında bırakan kifayetsiz muhterislerin hüviyetleri geldiğimiz bu basamakta arafta değil açıktadır.

Şayet istiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazanın da Türkiye olması isteniyorsa köhne ve kirli siyasetçilerin FETÖ ve PKK’yla ortalarına aşılması imkansız uzaklıklar koyması mecburiyettir. Bu olmadığı takdirde Türkiye ve Türk vatanı siyasi ihtiras ve ayak oyunlarıyla tahrip edilecek, gelecek amaçlarımız riske girecektir. Muhalefet demek vatana ve millete muhalefet etmek değildir. Muhalefet demek Türkiye’nin hak ve çıkarlarını kötülemek, berbat göstermek hiç değildir.

Ayasofya Camii’nin ibadete açılma kararından sonra akıl tutulması, ahlak dağılması, mensubiyet bölünmesi yaşayan siyasalların, kalem sahiplerinin, köşe muharrirlerinin ve kelamda akademisyenlerin hal-i pürmelali kepazeliktir. Kiliseler Birliği’nin temsilcisi üzere konuşanlar, Rusya’dan Yunanistan’a ABD’den öbür AB ülkelere kadar Türk milletinin egemenlik ve inanç haklarını karalamaya niyetlenmiş çevrelerin ülke içindeki casusu ve acentesi üzere davrananlar bir sefer ayıplı bir teslimiyetçiliğin tabanındadır.

‘Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’yi kınayanları kınamakta, mescitlerimizi kundaklayan, inançlarımıza hakaret eden Haçlı zihniyetini reddetmektedir’

Brüksel’de yapılan AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Ayasofya’nın statüsünün değiştirilmesinin kınanması ucuz bir meydan okuma, yok kararında bir karardır. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’yi kınayanları kınamakta, mescitlerimizi kundaklayan, inançlarımıza hakaret eden Haçlı zihniyetini reddetmektedir.

Ayasofya Camii’nin açılmasını hazmedemeyenler Ortodoks Kilisesi’nin kapısında gıyaben nöbete giren aymaz ve ahlaksızlardır. Son gelişmeler turnusol kağıdı fonksiyonu görmüş, ak koyun kara koyun açığa çıkmıştır. Ayasofya Camii’nin açılmasıyla tabansız hayal kırıklığına uğrayanlar manen bu milletin evladı olamayacaktır. Bir öbür düşündürücü ve kaygılandırıcı mevzu ise aziz Atatürk’e saygısızlık yapıldığını sav ve söz etmektir.

Dahası büyük hünkarımız Fatih Sultan Mehmed ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü karşı karşıya getirmek, Osmanlı hukukunun uygulanarak Cumhuriyet hukukunun askıya alındığını tehditvari bir üslupla dillendirmek soysuz bir palavradır. Atatürk bizimdir, Fatih de bizimdir. İkisi ortasına nifak eken katiyetle bizden değildir. Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te geçmişten kopmamış, tersine sağlam bir biçimde eklemlenmiştir. Tarihsizlerin bunu bilmesi çok uzak bir ihtimaldir.

‘Bizans hayranları Türk milletinin büyüklüğü karşısında şaşkına dönecekler, felç geçireceklerdir’

Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasına direkt reaksiyon gösteremeyip ötürü vasıtalarla tenkit ve telin etmek onur ve omurga sahibi hiç kimseyle, hiçbir siyasi parti temsilcisiyle bağdaşmayacaktır. CHP bunun aksi istikametinde falsolu ve defolu bir siyaset anlayışına gömülmüştür. İP de birebir kulvarda bir ileri iki geri yol almaktadır. Türkiye’nin global şantajlara diz çökmesini, düğme iliklemesini ima ve ihsas edenler Bizans’ın son devir uzantılarıdır.

İnanıyorum ki, Bizans hayranları Türk milletinin büyüklüğü karşısında şaşkına dönecekler, felç geçireceklerdir. Bir Yunan’lıdan daha fazla Yunanlı olan, bir Fransız’dan, bir ABD’liden, bir Rus’tan daha çok fanatiklik yapan, ezan sesi yerine kilise çanı dinlemeyi hasretle bekleyen kim varsa fetihle zulmü aynılaştıran alçaklardır.

‘Bunlar dine karşı değil İslamiyet’e karşıdır’

Bunlar dine karşı değil İslamiyet’e karşıdır. Hiç kuşkusuz aziz milletimiz her şeyin farkındadır. Ayasofya Camii’ni Müslüman gönüllerle buluşmasını engelleyecek bir fani de doğmamıştır. 15 Temmuz Ulusal Birlik ve Demokrasi Günü’nde, Ayasofya Camii’mizin ibadete açılmasını bir FETÖ projesi görenlerin kripto damarın içine gizlenmiş kopuklar olduğunu herkesin bilmesinde fayda vardır.

Bu vesileyle 15 Temmuz şehidi 251 vatan evladımıza, terörle uğraş esnasında şehit olan kahramanlarımıza, Ermenilerin atakları sonucunda şehit düşen Azerbaycanlı askerlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, gazilerimize sıhhat, sıhhat, şifa ve uzun bir ömür diliyorum. Devletin ülkesi ve milletiyle parçalanamaz bütünlüğünün kıyamete kadar baki kalacağını, bu bahiste aziz milletimizin her şeyi göze alacağını ikazla paylaşmak ve herkese de duyurmak istiyorum.”